Bir belediyenin kaderi, başındaki ismin karakterinden çok, etrafını saran kadronun niteliğiyle belirlenir. Çünkü liyakat, sadece bir tercih değil, kamuya hizmetin vicdanıdır. Ancak ne yazık ki bugün yerel yönetimlerde sadakat, ehliyetin önüne geçiyor. Makamlar, bilgiye değil, yakınlığa göre dağıtılıyor. Bu düzen, sadece adalet duygusunu değil, halkın güvenini de zedeliyor.
Bir yönetimde liyakat zayıfladığında, en basit hizmet bile aksar. Kimi zaman bir asfaltın neden bitmediğini, bir parkın neden açılmadığını ya da bir sosyal projenin neden sadece belli bir kesime ulaştığını sorgularız. Cevabı aslında çok basittir: o işin başında, o işi bilen biri yoktur. Bilgi ve tecrübe yerine, “bizden olsun da nasıl olursa olsun” anlayışı yerleşmiştir. Bu da bir kenti ileriye taşıyacak vizyonun değil, günü kurtaran politik hesapların önünü açar.
Liyakat, bir kurumun omurgasıdır. O omurga eğildiğinde, sistem çöker. Bugün birçok belediyede görüyoruz: teknik yeterliliği olmayan, sadece siyasi referansla gelen isimler yönetim kadrolarında. Oysa bir şehir, tabelalarla değil; alt yapısıyla, planlamasıyla, sosyal dokusuyla yönetilir. Şehrin kimliği, yönetim kadrosunun bir aynasıdır. Eğer o aynada şeffaflık, dürüstlük ve bilgi yoksa, geriye sadece makyaj kalır.
Halk artık süslenmiş caddelerden, açılış törenlerinden, sosyal medya gösterilerinden fazlasını görmek istiyor. İnsanlar adalet istiyor, eşitlik istiyor, liyakat istiyor. Çünkü liyakatsiz bir yönetim, sadece bugünü değil, geleceği de tüketir. İşi bilenin elinden alınan görev, bir gün o kentin geleceğini elinden alır.
Elbette bu sadece yönetenin değil, seçenin de sorumluluğu. Halk, liyakat talep etmedikçe hiçbir yönetim bunu kendiliğinden getirmez. Yerel yönetimlerde gerçek değişim, sandıkta değil, zihniyette başlar. Belediye başkanını seçmek yetmez; onun kimlerle çalıştığını da sorgulamak gerekir. Çünkü kadro, bir yönetimin karakteridir.
Gerçek belediyecilik; partizanlığın değil, toplumsal faydanın merkezde olduğu bir anlayıştır. Bir kentte liyakat varsa, orada adalet vardır. Adaletin olduğu yerde de huzur ve kalkınma olur. Yollar yapılır, ama önce güven inşa edilir. Parklar açılır, ama önce vicdan yeşerir.
Bugün belediyelerimizin çoğu, siyasetin en görünür vitrini haline geldi. Ama vitrinin arkasında halkın alın teri, emeği ve umudu var. O umudu korumanın tek yolu, işi ehline teslim etmektir. Çünkü liyakat sadece bir yönetim biçimi değil; toplumun geleceğine atılan en güçlü imzadır.
Ve son olarak…
Bir şehir, liyakatle yönetiliyorsa o şehir büyür, güzelleşir, adaletle anılır.
Ama liyakat yoksa, en güzel projeler bile yerle bir olur. Çünkü beton şehir kurar, ama liyakat şehir yaşatır.
Çorlu da, Tekirdağ da, bu ülkenin her bir kenti de liyakatle nefes alır.
Yorumlar
Kalan Karakter: