Sözcü TV’nin 10 günlüğüne karartılması, gazeteciliğin bu ülkede nasıl cezalandırıldığını bir kez daha gösterdi. Çünkü gerçek gazeteciler sorar, sorgular, yazdıklarıyla rahatsız eder. Gasteciler ise sadece beslenir.
Sözcü TV’nin karartılması aslında beklenmedik bir şey değil. Bu ülkede gazetecilik yapan herkes bilir ki, gerçekleri yazmanın bir bedeli vardır. Bugün gazetecilik, hem herkesin “ben de gazeteciyim” diyebildiği hem de gerçekte herkesin yapamayacağı kadar zor bir meslek haline geldi.
Bugün elinde telefonu olan herkes haberci gibi davranıyor. Ama gazetecilik sadece bir cihazla yapılmaz. Bu meslek bilgi, etik ve cesaret ister. Yazdığınız her haber, yönelttiğiniz her soru mutlaka birilerini rahatsız eder. Ve işte o zaman başlar asıl gazetecilik.
Ben bu mesleği ikiye ayırıyorum: Gazeteciler ve gasteciler.
Gazeteciler, bu mesleğin ilkelerini bilen; gerçeğin, halkın ve kamu yararının peşinde koşanlardır. Yaptıkları haberler yüzünden tehdit edilirler, gözaltına alınırlar, ilan gelirleri kesilir ama yılmazlar. Ne tekliflere boyun eğerler ne de baskıya. Çünkü onlar için mesele para kazanmak değil, topluma karşı duydukları sorumluluktur. Evet, çoğu zaman geçim sıkıntısı yaşarlar. Ama yine de doğrulardan vazgeçmezler.
Gasteciler ise bu mesleği çıkar aracı olarak kullananlardır. Gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, haber yazamayan ama “benim de elimde kalem var” diyenlerdir. Ya da daha kötüsü, siyasilerin rakiplerini hedef almak için kullandığı figüranlar… O para akışı ya da çıkar ilişkisi sürdükçe görev başındadırlar. Ama kaynak kuruduğunda, oklarını bu defa dün beslenip pohpohladıkları kişilere yöneltirler. Onların kalemi gerçeğe değil, paraya çalışır. Çünkü gerçekleri değil, çıkarlarını yazarlar.
Ben bu meslek için iki üniversite okudum, hâlâ da okuyorum. Çünkü öğrenmeden gazetecilik yapılmaz. Yazım kurallarını, diksiyonu, kamu sorumluluğunu bilmeden bu meslekte tek bir kelime bile kuramazsınız. Gazetecilik bir yerde öğretmenlik gibidir; yanlış bilgi aktarırsanız, tüm toplum yanlış öğrenir.
Bu meslekte onuncu yılım. Rahim Taşkın’la birlikte başladığımız yolda, bugüne kadar ne tehditlerle haber kaldırdık ne de para teklifleriyle ikna edildik. O ince çizgiyi hiç bozmadık. Evet, kolay olmadı. Özellikle yerel basında bu işi ilkelerle yapmak daha da zordur. Bir haber yaparsınız, anında ya “muhalif” ya da “yandaş” damgası yersiniz. Ortada kalmak bile suç sayılır. İlanlarınız kesilir, reklamlarınız iptal edilir. Ama biz o bedeli ödemeye razıyız.
Bugün Sözcü TV 10 günlüğüne karartıldı. Peki, ulusal ekranlarda bu ülkenin kurucusuna açık açık hakaret edenler için herhangi bir yaptırım olacak mı? Elbette olmayacak. Çünkü mesele ifade özgürlüğü değil, kimin susturulmak istendiği…
Siyasetçiler hem yerelde hem ulusalda sadece kendi duymak istediklerini söylerseniz sizi alkışlar. Eleştirirseniz, güçlerini kullanarak sizi susturmaya çalışırlar. Ama biz hâlâ buradayız. Yazıyoruz, anlatıyoruz, sorguluyoruz. Çünkü arkamızda bize inanan okurlarımız var. Onlar sayesinde, bu mesleği doğru yaptığımızı her seferinde yeniden görüyoruz.
Bu yüzden, gerçekten gazetecilik yapan tüm meslektaşlarımı yürekten kutluyorum. Herkesin “ben gazeteciyim” diyemediği, gazeteciler ile gastecilerin net bir şekilde ayrıldığı günlerin çok yakında gelmesini diliyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: