Bazı anlar vardır…
İnsan onları yaşarken bile bunun ömrü boyunca unutmayacağı bir an olduğunu hisseder.
İşte 10 Kasım sabahı Selanik’te, Atatürk’ün doğduğu evde yaşadığım o an tam olarak böyle bir andı.
O evin kapısından içeri adım attığımda, sanki duvarlar bile nefes alıyordu. Yüz yılı aşan bir tarihin kokusu, bir çocuğun ilk adımlarının hatırası, bir milletin kaderini değiştiren bir liderin doğduğu yerin sessizliği…
Hepsi aynı anda insanın kalbine dokunuyor. Orada, o odalarda sadece bir ev yok; bir milleti ayağa kaldıran iradenin filizlendiği kökler var.
Saat 09.05’e yaklaşırken kalabalığın arasında bekliyordum.
Herkes susmuştu.
Herkes aynı duyguyu taşıyordu. Sanki koca bir millet tek bir yürek olup o anı bekliyordu.
Ve İstiklal Marşı…
Daha ilk kelimesini söylediğim anda boğazım düğümlendi.
Sesim titredi.
Nefesim yarım kaldı.
Çünkü o marş orada, o evde başka bir anlam taşıyor.
Bir milletin bağımsızlık çığlığı…
Bir liderin yaktığı ışığın hiç sönmediğinin kanıtı…
Ve benim gibi milyonların içinde taşıdığı o derin, temiz, tarifsiz Atatürk sevgisi…
Atatürk sadece bir lider değil, bu ülkenin vicdanı.
Ne mutlu ki, biz o vicdanla büyüdük.
Ne mutlu ki, bir ülkenin kaderini değiştiren bir liderin adımlarının başladığı yerde durup, “Ben bu ülkenin evladıyım” deme şansım oldu.
Selanik’te, o evde hissettiğim duygu minnettarlığın çok ötesindeydi.
Atatürk’e teşekkür etmek yetmiyor; çünkü O bize sadece bir vatan bırakmadı.
Düşünmeyi öğretti.
Sorgulamayı öğretti.
Umut etmeyi, vazgeçmemeyi, karanlığın içinden aydınlığı çekip çıkarmayı öğretti.
Bugün hâlâ nefes aldığımız her özgürlük, yürüdüğümüz her yol, konuşabildiğimiz her kelime O’nun eserinin bir parçası.
Bir ülkenin geleceğini, çocuklarını, kadınlarını, gençlerini bu kadar önemseyen bir liderle aynı toprağın insanı olmak büyük bir onur.
Benim Atatürk sevgim, bir fotoğrafta donmuş bir hayranlık değil; içimde büyüyen bir bilinç.
Bir borç.
Bir sorumluluk.
Bir söz.
O yüzden bu köşenin adı gibi…
Atatürk sevgisi benim için kırmızı çizgidir.
Ne tartışılır, ne eksilir, ne unutulur.
Selanik’te, o evin avlusunda İstiklal Marşı’nı okurken hissettiğim bir şey vardı: Atatürk hepimizi aynı duyguda birleştiren en güçlü bağı..
Ve ne olursa olsun, bu millet o bağı hiçbir zaman kaybetmeyecek.
Bugün bir kez daha, sonsuz saygıyla ve büyük bir minnetle söylüyorum:
İyi ki vardın, iyi ki varsın Atam.
Bu ülkenin sana borcu bitmez.
Yorumlar
Kalan Karakter: