Her şehrin görmezden geldiği bir mahallesi vardır.
Kimi adını duymak istemez, kimi yolu düşmesin diye dua eder.
Ama o sokaklarda yaşayanlar da bu ülkenin evlatları.
Kore Mahallesi de Tekirdağ’ın, hatta Çorlu’nun böyle bir yeri.
Kimi için “tehlikeli”, kimi için “unutulmuş”…
Oysa ben o sokaklara her girdiğimde, tehlike değil, terk edilmişlik görüyorum.
Bu mahalledeki çocuklar doğdukları gün kaderlerinin çizildiğini bilmiyorlar.
Bazıları okula başlarken ayakkabısı yok, bazıları okuldan dönerken kapısında şiddet var.
Bir kısmı hayal kurmayı çoktan bırakmış.
Ve tam da bu boşlukta, uyuşturucu adı verilen o karanlık el uzanıyor onlara.
Bir dost gibi, bir kaçış gibi, bir unutuş gibi…
Önce bir merakla başlıyor, sonra bağımlılığa dönüşüyor.
Ve biz her seferinde aynı cümleyi kuruyoruz: “Gençlerimiz kayboluyor.”
Ama o gençleri kim kaybediyor?
Devlet mi, aile mi, okul mu, toplum mu?
Yoksa hepimiz biraz pay sahibi değil miyiz bu sessizlikte?
Kore Mahallesi’nde dolaşırken, bir köşede yere çökmüş bir genci görürsünüz.
Elinde bir sigara, gözlerinde bir boşluk.
Kimse sormaz ona “Neden buradasın?” diye.
Çünkü cevabı zaten kimse duymak istemez.
Bu mahallede bir çocuğun kurtulması, yalnızca onun değil; bütün bir sistemin mucizesidir.
Oysa kurtuluş imkânsız değil.
Yeter ki gerçekten “istemeyi” bilelim.
Bir çocuğu kurtarmak için bazen bir okul kapısı, bazen bir öğretmen sözü, bazen bir spora yönlendirme yeter.
Ama bunu kim yapacak?
Bir mahalleye sadece “polis baskını”yla gidip, bir ay sonra aynı sokakta aynı çocukları bulmak çözüm değil.
Devletin eli uzanmalı, ama yargılamak için değil; tutmak için.
Belediyelerin, derneklerin, sivil toplumun oraya “yardım” değil, umut götürmesi gerekiyor.
Bir çocuğu suçlamadan dinlemek, onunla konuşmak bile fark yaratır.
Çünkü o çocuk aslında suçlu değil; umutsuzdur.
Umut, uyuşturucudan daha güçlü bir ilaçtır — ama doğru dozda verilirse.
Ben bu satırları yazarken biliyorum; birileri “o mahalle düzelmez” diyecek.
Ama ben buna inanmıyorum.
Her mahalle düzelebilir, yeter ki biri o sokaklardan korkmadan geçsin.
Yeter ki birileri o çocukların gözlerine bakıp “sen hâlâ değerlisin” diyebilsin.
Kore Mahallesi’nde bir çocuk hâlâ gitar çalmayı öğrenmek istiyor.
Bir diğeri itfaiyeci olma hayali kuruyor.
Bir kız çocuğu, bir gün gazeteci olup “benim hikâyemi kimse anlatmadı” demek istiyor.
Bu çocukların hepsi orada, sadece seslerini duyan kimse kalmadı.
Uyuşturucuyla mücadele sadece operasyon değildir.
Asıl mücadele, bir çocuğu sokaktan alıp hayata döndürebilmektir.
Ve bunu başarabiliriz — yeter ki bu kez gerçekten inanalım.
Kore Mahallesi’ni konuşmak cesaret ister.
Ama asıl cesaret, oradaki çocukları yeniden kazanmakta.
Çünkü her kurtarılan çocuk, bir kentin vicdanıdır.
Ve unutmayın, bir şehri güzelleştiren binalar değil, kurtarabildiği çocuklardır.
Yorumlar
Kalan Karakter: