ÇANAKKALE Boğazı'nda, Ezine ilçesi Dalyan köyü yakınındaki 2 bin 400 yıllık liman kenti Alexandria Troas Antik Kenti'nin en önemli yapılarından biri olan 2 bin yıllık podyumlu salon, restorasyon-konservasyon çalışmasıyla yeniden ayağa kaldırılıyor. Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Kazı Başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe, "Bu yılda hedefimiz o podyumlu salonun, eğer sezon sonuna kadar iklim koşulları da izin verirse, duvarlarını tamamen sağlamlaştırıp belki önümüzdeki yıl fonksiyon kazandıracak hale getirmek" dedi.
Ezine'nin Dalyan köyü yakınındaki, 2 bin 400 yıllık liman kenti olan Alexandria Troas Antik Kenti'nde, bu yılki kazı çalışmaları, 25 kişilik ekibin katılımıyla sürüyor. Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Kazı Başkanı Prof. Dr. Erhan Öztepe koordinesindeki kazılar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün izni ve maddi desteğinin yanı sıra Çanakkale Valiliği, Ankara Üniversitesi ve İÇDAŞ A.Ş. desteğiyle gerçekleştiriliyor. Bu yılki kazılarda, antik kentin en önemli yapılarından biri olan 2 bin yıllık podyumlu salon restorasyon-konservasyon çalışmasıyla yeniden ayağa kaldırılıyor. Bu yıl 2 ayrı noktada kazı çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Erhan Öztepe, "Kazının başlangıcından beri, 2013 yılından bu yana sürekli yaptığımız bir çalışma. Tüm kazılarda bu böyle yürüyor. Duvar derz onarımları, taban onarımları, statik açıdan güçlenmesi gereken, boşluk oluşmuş olan duvarların doldurulması gibi pek çok çalışma yapılıyor. Bu yıl da podyumlu salon denilen işleviyle ilgili yeni bir çalışmaya göre belki bir kült odası olması gereken odanın duvarlarını sağlamlaştırıyorlar. Duvar üstlerinin dağılmasını önlemek için de yüzeylerde derz sağlamlaştırılması yapıyorlar. Bu yıl da hedefimiz, o podyumlu salonun eğer sezon sonuna kadar iklim koşulları da izin verirse, duvarlarını tamamen sağlamlaştırıp belki önümüzdeki yıl fonksiyon kazandıracak hale getirmek" ifadelerini kullandı.
'KORUNMASI DA ÇOK ÖNEMLİ'
Arkeolojik kazılarda, arkeologların, mimarların, antropologların, restoratörlerin ortak gayesinin öncelikle bilgiyi çıkarmak olduğunu belirten Prof. Dr. Öztepe, "Sonra bilgiyi ve veriyi korumak. Bunun için çalışıyoruz. Bunu yaparken de titiz davranmak zorundayız. Kazarken de toprak içerisinden buluntuyu elerken de sonra bunları kazı evinde değerlendirirken de titiz davranmak zorundayız. Ama ortaya çıkardığımız mimari kalıntıları, özellikle insan ve doğa tahribatına karşı korunması da çok önemli. Çünkü kazdık, bulduk, yayınlarını yaptık ama işimiz orada bitmiyor. Sonrasında mevcut durumu gelecek kuşaklara yani benden sonraki meslektaşıma bu alanı olabildiğince en iyi konulmuş biçimde teslim etmek zorundayım. Bu bir mesleki zorunluluk, bir görev" açıklamalarında bulundu.
'ÇOK İNCE DETAYLI ÇALIŞMA YÜRÜTÜYORUZ'
Restorasyon çalışması sürecinde harç dokusuyla çok detaylı çalışıldığını aktaran Prof. Dr. Öztepe, "O harcın içerisinde ne var olduğuna, renk uyumlarına bakıyoruz. Birkaç gün harç denemeleri yapıyoruz. Her kazı sezonu başında bu böyle. İçerisinde restorasyon ilkeleri çerçevesinde olması gereken malzeme tedarik ediliyor. Bunların denemeleri yapıyor. Kuruma biçimleri, mukavemetleri pek çok açıdan gözlemleniyor, test ediyor. Ondan sonra tatbik etmeye başlıyoruz. Bu tatbik edilirken de tatbik edeceğiniz yüzeyin çok temiz olması lazım. Topraktan, bitkiden vesaireden arındırılmış olması lazım ki harç en ince noktaya kadar nüfuz edebilsin. Hızlı kurumaması lazım. O yüzden genelde arkadaşlarımız tentenin altında çalışıyorlar. Hızlı kurduğu zaman çatlaması, dağılması demek. Yani böyle çok ince detaylı bir çalışma yürütüyoruz. Genelde ziyaretçilerimiz bir arkeolojik alana ve kültürel miras alana geldiğinde çok daha fazla şey görmek istiyor. Fakat bizim iğneyle kuyu kazmak tabirimiz vardır. Çok uzun yıllar sonra sonuçlarını alabileceğiniz çalışmalarla işimizi yapmaya gayret gösteriyoruz" diye konuştu.
Yorumlar
Kalan Karakter: